Depresyon ya da diğer adıyla majör depresif bozukluk, derin üzüntü, boşluk ve umutsuzluk hisleri ve ilgi veya zevk kaybı olarak kendini gösteren bir duygu durum bozukluğudur. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2017 yılında yayınladığı raporda, dünya popülasyonundaki depresyon oranının % 4.4 olduğu tahmin edilmektedir. Cinsiyet dağılımına baktığımızda, kadınlarda depresyonun erkeklere göre daha yaygın olduğunu görmekteyiz. Yapılan çalışmalar kadınların çoğunun, gebelik, doğum, lohusalık gibi olayları da barındıran 18-44 yaş arası dönemde depresyon yaşadığını ortaya koymuştur (Çalık ve Aktaş, 2011).
Önceleri hamilelik dönemi psikiyatrik bozukluklar için koruyucu bir dönem gibi gözükse de, yapılan çalışmalar bunun doğru olmadığını göstermiştir (Çalık ve Aktaş, 2011). Hamilelik ve doğum, kadınların psikososyal ve hormonal değişimleri en yoğun yaşadıkları dönemler olduğu için, stres, endişe ve depresyon gibi sorunlar bu döneme eşlik edebilmektedir.
Risk Faktörleri
Hamilelik depresyonu için sosyal, psikolojik ve biyolojik birçok risk faktörü bulunmaktadır.
Gebenin;
- geçmişinde psikiyatrik bir bozukluk yaşamış olması,
- gebeliğe yönelik olumsuz duyguları olması,
- strese, fiziksel veya duygusal travmaya maruz kalması,
- partnerinin olmaması,
- evlilik sorunları,
- düşük ekonomik düzeyi,
- sosyal destek azlığı,
- yetersiz veya yanlış beslenmesi, bu risk faktörlerinden bazılarıdır.
Hamilelik Depresyonunun Anne ve Bebeğe Etkileri
Hamilelik depresyonunun anne ve bebek üzerinde çeşitli etkileri olabilir. Hamilelik depresyonu, annede bulantı, baş ağrısı gibi fiziksel belirtilerde artış, erken doğum riski ve kanama gibi problemlere, bebekte ise büyüme gerilikleri, solunum problemleri, yetersiz beslenme gibi sorunlara yol açabilir. Ayrıca hamilelikte depresyonun, postpartum depresyonu, diğer bir adıyla lohusa depresyonu, yaşanma riskini artırdığı da kanıtlanmıştır (Bowen, 2006).
Hamilelikte Depresyonun Tedavisi
Hamilelik depresyonunun tedavisinde kullanılan yöntemler, depresyonun şiddetine göre değişmektedir. Hafif düzey depresyon için, psikoterapi ve farmakolojik olmayan tedaviler uygulanırken, orta ve şiddetli düzeydeki depresyonda farmakolojik tedavilerden destek alınabilmektedir.
Sonuç olarak hamilelik depresyonu, hamilelikteki değişiklikler ve şikayetlerle benzer özellikler gösterdiği için fark etmesi güç olsa da, doktorları tarafından fiziksel ve psikolojik olarak iyi gözlemlenen gebelerde, depresyona yönelik belirtilerin rahatça fark edilip tedavi edildiği söylenebilir.
Kaynakça
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (DSM-5®). American Psychiatric Pub.
- Bowen A, Muhajarine N. Antenatal depression. Canadian Nurse Journal 2006; 102:26-30
- Çalık, K. Y., & Aktaş, S. (2011). Gebelikte depresyon: sıklık, risk faktörleri ve tedavisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 3(1), 142-162.
- World Health Organization. (2017). Depression and other common mental disorders: Global health estimates [Brochure]. Switzerland: WHO Document Production Services.