Depresyon, depresif vb. kelimeleri gündelik hayatımızda oldukça fazla kullanmaktayız. Depresyonun sohbetlerimizde yer almasının sebepleri arasında depresyon semptomlarının yanlış anlaşılması ve işlevsellik konusunun karmaşıklığı yer almaktadır. Duyduklarımız, okuduklarımızı kişisel tecrübelerimiz ile birleştirip kendi yorumumuzu ya da bir arkadaşımızın yorumunu oldukça hızlı kabul ediyoruz. Peki, nedir depresyon?
Depresyon kelimesinin kökeni latince “depressus” kelimesinden gelmektedir. Bu kelime alçakta olan, bastırılan, çukur anlamlarına karşılık gelmektedir. Kelimenin kökeni ile bağlantılı olarak Çocuk, ergen ve yetişkinlerderuhsal çöküntübiçiminde yaşanan bir bozukluk;çöküntü olarak tanımlanmıştır. Kişi kendini çökmüş sıkıntılı psikolojik bir acı içinde hisseder. Oldukça mutsuz olduğunu ifade eder ve ağlamaklıdır. Yaşamın anlamsızlığı konusunda yakınır. Hayattan ve hiçbir şeyden zevk alamadığını ifade eder. Yapıp ettiklerine dair tüm ilgisi kaybolmuştur.
Bu rahatsızlıkla mücadele eden kişi eve kapanır ve dışarıyla neredeyse hiç iletişim kurmaz. Ya normalde yediğinden çok az, ya da oldukça fazla yemeye başlar. Hızlı bir kilo kaybı ve aşırı kilo alımı bu konuda bize sinyal verebilir. Daha önce yaptıklarından zevk alamamaya ilgisini çeken konulardan uzaklaşmaya başlar. Dikkati dağınık olduğundan konuşulanları duyar fakat anlamakta güçlük çektiğinden unutur. Çok değersiz olduğunu ve bu hayatın yaşanılabilir bir hayat olmadığını tekrar eder durur. Bulunduğu durumdan ve etrafında gerçekleşen olumsuz olaylardan kendini sorumlu tutar.
Dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan birisi ise değişen duygu durumumuzla beraber kendimizi ve çevremizdekileri yanlış yönlendirmemek. Yukarıda maddelerde kısaca anlatılan durumlarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu süreçleri kendimizde gözlemleyebiliriz. Lakin Majör Depresif Bozukluğu yukardakilerden daha fazla şeyi ifade etmektedir. Başa çıkılamayan, olağan hayatı akışını bozan ve kişinin hayatını sürdürmesini zorlaştıran bir hayat dönemi bizim aklımıza küçük bir soru işareti filizlendirebilir. Bu rahatsızlığın çok aşikâr sebepleri olabileceği (ayrılık, vefat, boşanma, iş kaybı, ekonomik durumun kötüleşmesi vb.) gibi görünmeyen ya da farkına varılmayan sebepleri de olabilir.
Örneğin, yaşadığımız bu pandemi dönemi içerisinde yoğun iş temposuna sahip sağlık, temizlik, market vb. personeller oldukça yorgun bir halde hayatını sürdürmektedir. Bununla beraber pandemi süreci ile daha fazla yoğunlaşan iş kaybı kişilerin hayatının olağan seyrini bozmaktadır. Gündelik hayat pratikleri aksamakta ve gerçekleştirilen ritüellere dair özlem artmaktadır. Bireyler kendilerini değersiz ve çaresiz hissetmekte, aile ilişkileri ve sosyal ilişkilerde bozulma görülmektedir. Başa çıkılamayan bir süreçle yalnız başınıza mücadele etmek zorunda olmadığınızı unutmayın.
Peki nasıl mücadele edebiliriz?
Böyle durumlarda mücadele edebilmek için hayatımızın akışı ve düzeni bozulduğu için alışkanlıklarınızı devam ettirmek, çevrenizle iletişim kurmak, zaman geçirmek ve yakınlarınızın desteğini kabul etmek yararlı olacaktır. Beslenme ve uyku düzenine dikkat etmeniz, kendinize zaman ayırmanız sizi olumlu etkileyecektir. Sürecin doğru yönetimi için profesyonel yardım almak en iyi müdahaledir.
Not: İleri okumalar için:
- Bozkurt, N. (2003). Depresyonda Bilişsel Davranışçı Yaklaşımlar: Beckin Bilişsel Kuramı. Ege Eğitim Dergisi, 3(2).
- Davison, C. G., & Neale, M. J. (2014). Anormal psikolojisi:(Abnormal psychology). (İ. Dağ, Ed.) (7th ed.). Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
- Freud, S. (2014) Yas ve Melankoli (Çev. Aslı Emirsoy) Telos Yayıncılık.
- Mcwilliams, N. (2014). Psikanalitik Tanı: Klinik Süreç İçinde Kişilik Yapısını Anlamak (4th Ed.), İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
- Ünal, S. (2017). Depresyon ve Kişilik. Duygudurum Dizisi, 2(January 2000), 72–76.